Your browser lacks required capabilities. Please upgrade it or switch to another to continue.
Loading…
,,,,,,,,,,İlkbahar Yılda Sadece Bir Kez varolur... söylentilere göre ilkbaharda bir çiçek filizlenirmiş karanlığın en hücra köşesinde öyle bir güzellikte açarmışki fanilerin çıplak gözleri onun ihtişamı altında gözlerinden olurmuş bu tanrı çiçeğinin yaprakları altından daha sert gövdesi elmastan daha parlak kökü ise inci tanelerinden daha değerliymiş bu çiçeği özel yapan ise destansı efsanesidir eski zamanlar shano-i adındaki bir keşiş tüm medeni dünyadan vücudunu ve ruhunu ayrıştırmış ve yıllarını meditasyon yaparak geçrirmiş ozamanın güneşkrallığının hükümdarı bu keşişin ölümsüzülüğü bulduğunu düşünerek bir grup askerini bu keşişin yanına göndermiş fakat giden hiçbir asker geri dönmemiş sinirlenen hükümdar ise kendisi yanına binlerce asker alarak bu keşişin olduğu dağa gitmiş fakat soğuk ve karanlık mağarada keşiş yokmuş hükümdar sinirli halde etrafına bakarken yerdeki karanlığı resmen ışığıyla aydınlatan güneşsaçı çiçeğiini görmüş elini tam çiçeğe uzatacakken birden keşiş içeri girmiş ve krala uyarıda bulunmuş o çiçeğe dokanmaması gerektiğini söylemiş fakat kral orda askerlerine verdiği talimatlarla keşişin başını kesmiş ve ardından çiçeği koparmak için eliyle çiçeğin gövdesine dokunmuş dokunduğu anda bir anda hükümdarın kolu toz olup yere dökülmüş hükümdar korku içinde geri çekilip askerine talimat vermiş çiçeği koparmalarım için kabul etmeyen askerlerin orda kellesini uçurmuş diğer askerler ise çiçeği hangisi koparmaya çalışssa elleri ve kolları toz oluyormuş çiçeğin gövdesine dokundurtukları kılıçlar hançerler bile toza dönüşüyormuş büyücüsünü mağaraya getirten hükümdar çiçeği koparması gerektiğini bu çiçeğin ona ölümsülüğü getireceğini söyliyormuş büyücü bu çiçeği görür görmez ne olduğunu anlamış ve hükümdara demişki hükümdarım bu iblisin çiçeğidir bu çiçek suyla güneşle değil ruhla beslenir kim ona dokundaysa onun lanetini almış demektir ve sadece kollarınız değil yavaş yavaş heryeriniz toza dönüşecek ve bunun durdumanın tek çaresi çiçeği doyurmaktan geçer hükümdarım hükümdar bunu duyunca tüm askerlerinin kalbini çıkararak çiçeğin üstüne atmış büyücü söylediğine göre her kurban edilen can hükümdarın yaşıyacağı hayatı uzatıyormuş askerler yeterli olmayınca hükümdar busefer halkını kurban etmeye başlamış bu çiçeğin laneti için hükümdar bu sayede 4bin yıl boyunca yaşamış en son kendi çocuklarını bile bu çiçek için kurban etmiş elinde feda edilecek birşey bulamayan kral büyücüyüde öldürmeye çalışmış ama büyücü son anda kaçıp çiçeğin bulunuğu dağı mühürlemiş ve kimsenin bu çiçeğe dokunmaması için ruhunu mağara ile birleştirmiş güneşsaçı çiçeği bir hükümdarlığı bir halkı ölümsüzlük gibi bir illet için yoketmiş uzun yıllar boyunca mağaraya kim giderse gitsin kimse o çiçeği bulamamış büyücünün ruhu ise gelenleri korkutup kaçırdığı idda ediliyormuş bu sadece bir hikaye peki ya sen kendi hikayeni yazmaya hazırmısın <b>kim olduğunu söyle</b> <ul> <li>[[insan]]</li> <li>[[elf]]</li> <li>[[cüce]]</li> </ul> zengin bir kralın oğlusun hayatı boyunca her istediğini elde etmiş bir kral tüm dünya babanın zalimliğini konuşuyor ve senin ilerdeki gücünün bir sınırı olmadığını sanıyorlar her savaşa babanda girer bulduğu elf lerin karılarına tecavüz eder çocuklarını kızgın ateşte yakarmış cüce kadınlarını ve çocuklarını ise hayvanlarına yedirip karşınlarında kahkalar atarmış halkı bunu çok zalimce bulsada kral babanın gözünü kan bürümüştür okadar nefret dolu ve korkunç bir kralmışki öldürdüğü her cüce ve elf için halkına ziyafet verirmiş halkı ise açlıktan kırıldığı halde bu ziyafetler uğruna kralın yaptığı bu zalimliklere gözlerini kapatır susarlarmış çünkü bilirklemişki eğer krala bişey olursa hepsi açlıktan ölecekmiş yıllar geçtikçe baban güçten düşmeye başlamış yaşladınkça yaşlanıyor ve hastalığı onu yok ediyormuş elfler ve cüceler ise baban öldüğü anda tüm şehirden intikamlarını alıcaklarını söylentisi dolaşıyormuş bundan korkan halk kralın iyileşmesi için binlerce ilaç yaparmış zamanın büyücü kadınları kralı ayakta tutmaya çalışırlarmış fakat güçleri çok zayıfmış sonra bir büyücü krala güneşsaçından bahsetmiş kral ordusuyla mağaraya gitmiş sen bu sırada saraydaki haremdeki kızlarla birlikteymişssin 1 hafta sonra dönen babanın tek başına dönmüş olduğunu ve elinin birinin olmadığını gördün ve sinirli bir şekilde sana bakıyor [[baba iyimisin]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://188.138.117.241/tb/b/b9/eurielle_carry_me_emotional_vocal_orchestral_mp3_5539.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div>küçükken ailen kral tarafından katledilnmiş bir elfsin küçüklüğünden beri ormanlarda hayatta kalmak için hayvanlarla büyümüşssün orman senin bir parçan haline gelmiş fakat birgün ormana gelen bir grup insan seni alıp ellerine zincir vurmuş seni her gece dövüp aç bırakmışlar fakat vurdukları acıtan ama hasar bırakmayan cinstenmiş çünkü sen bir malmışsın onlar için ve senin onlar gözünde bir değerin yokmuş çünkü köle pazarı senin gibi elflerle doluymuş tüm elflerin yüzünde bir korku aynı zamanda bir utanma hakimmiş seninse körelmiş korkun ve içindeki intikam ateşin vücudunun heryerini sarmış günlerden varista ve sen bugün yine köle pazarındasın etrafına bakarken bir sürü insanın gelip sana dikdik bakıp satıcına "nekadar istiyorsun bu sıska fareye"dediklerini duyuyorsun ve bir anda zincirlerinin vidasının sağlam olmadığını farkediyorsun <ul> <li>[[yerinde beklemeye devam et]]</li> <li>[[kaç]]</li> </ul> Zalesia köyünde ki işsiz bir cücesin. İsmin <<textbox "$name""">> Sis çökmüş, Zalesia köyü'nün uçsuz bucaksız her yanına... Kuzgunlar, kulağına bir destan fısıldar gibi yankılanır havada sesleri... Sessizlik hüküm sürerken karanlığın kendisine, ne bir canlının ne bir ölünün nefesini hissedersin bu köyde. Yıllar boyunca eziyet görmüş halkını düşünürsün. Korkaklar bu eziyete kör olsa da sen görürsün caniliğin son demlerini. Oğlunun ve karının çığlık sesleri aklından kulağına akar bir nehir gibi. Son duyduğun kelimeler canını yakar bir şey yapamadığın sürece , "Baba yardım et!? Korkuyorum canım yanıyor, baba lütfen!?" Ayaklanır etrafına bakınırsın. Korkulu gözlerin damlayan yaşlar ve titreten sesinle seslenirsin gecenin karanlığına. [[NERDESİN OĞUL NERDESİN]] <div style="display:true"> <audio controls> <source src="http://62.138.24.25/tb/4/33/sad_cello_solo_mp3_2139.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div> zincirlerden kurtulup kaçmaya başlıyorsun çok hızlı şekilde koşuyorsun etraftki insanlar senden korkup sağ sola yalpalanıyor düşüyor arkanda ise satıcının koruması seni kovalıyor keskin nefesinin yarattığı tükürükler yüzünden akan terlerle birleşiyor arkdandaki adam ise tutun şu aptal fareyi diye bağırarak seni kovalamaya devam ediyor o sırada bir anda büyük bir göl görüyorsun oraya ulaşabilirsen kaçıcaksın fakat bir anda gözün kararıyor ardından gözünü açtığında bir kız sana bakıyor ve "iyimisin adın ne senin"diyor <<textbox "$name""">> [[benim adım bu]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://85.25.74.94/tb/c/64/ancient_egyptian_music_pharaoh_ramses_ii_mp3_4849.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div>hiçbirşey yapmadan sadece etrafını gözlemliyorsun dün gece yediğin dayağın acısı sızlama yaparken etraftaki anne baba diye ağlayan elf çocuklarını görüyorsun genç bir kız elfin yanağını sıkan şişman bir insan evladının "kaç para bu faişe" diyerek satıcısından o kızı aldığını ve saçından çekerek ve tokatlayarak "yürü aptal fare" diye kıza söylendiğini elf kızın ise ağladığını görebiliyorsun biraz ilerde bir insanın işte size bir eğlence diyerek bir çocuk elfin gözünün önünde babasının kafasını kestiklerini görüyorsun çocuğun gözyaşlarını ve baba diye haykırışları eşliğinde kendi babanın kral tarafından öldürüldüğü anı gözlerinin önüne geliyor gözlerini açtığın anda bir insanın sana baktığını görüyorsun ve satıcına "bir hastalığı varmı bu elfin" dediğini duyuyorsun ve şaşırıyorsun çünkü ozamana kadar kimse sana ırkınla seslenmemişti içinden bu kızın seni alması için dua ediyorsun kız senin yanına gelip "bana birşeyler yapmamda yardım ediceksin fakat buşeyin sonu ölüm bile olabilir" diyor o anda satıcı atılıp "bana 2 gümüş ver istersen sana derisini bile soyarım" diyor sen ise kızın gözlerine bakıp kafanı aşağı yukarı sallıyorsun kız "tamam işte 2 gümüşün" diyor ve satıcı senin zincirlerini kıza veriyor ve diyorki "yeni evcil fareniz hayırlı olsun hahhaha" kız ise zincirini çıkarıyor ve sana bir giymen için bişeyler veriyor ardından ismini soruyor <<textbox "$name""">> [[efendim]] "$name bana efendim demek zorunda değilsin benim adım meltem bana meltem diyebilirisin" sen kafanı onaylar şekilde aşağı yukarı sallıyorsun mahçup gözlerle meltemi süzüyorsun zayıf ve genç bir kız olduğunu ortalama bir güzellikte olduğunu anlayabiliyorsun gözleri ela saçları ise gece kadar siyah sağ gözünün altında ise bir ben var fakat çok küçük olduğu için anlaşılmıyor meltemle beraber ferman şehrine doğru gitmeyen başlıyorsunuz yürürken etrafındaki elflerin acılar içinde kıvrandığını görüyorsunuz bir elf çocuğunun susuzluktan ölmek üzere olduğunu gözleri dolu annesinin ise çocuğuna gözyaşları içirmeye çalıştığını görüyorsun biraz ilerledikten sonra başka bir elf kızın çığlıklarını duyorsun elf kız "BABA YARDIM ETT" diye bağırıyor babası ise kızını kurtarmak için köle tacirinin üzerine yürüyünce tacir kapzasından çıkardığı kılıçla elf babanın karnına saplıyor kılıcını bunu gören elf kız "HAYIR BABAAA BABAAA HAYIRR"diyerek ağlamaya başlıyor elf kızı almak için gelen kadın insan ise tacire "üf be bune böyle hep ağlıcakmı bu kalsın" diyerek elf kızı almaktan vazgeçiyor köle taciri ise elf kızı dövmeye başlıyor kız babasının ölü bedenine sarılıp ağlarken köle taciri elindeki kırbaçla kıza vurmaya başlıyor <ul> <li>[[köle tacirine saldır]]</li> <li>[[görmezden gel]]</li> </ul> iyimisin $name pek iyi görünmüyorsun istersen benimle gel benim adım meltem sen kafanı onaylar şekilde aşağı yukarı sallıyorsun mahçup gözlerle meltemi süzüyorsun zayıf ve genç bir kız olduğunu ortalama bir güzellikte olduğunu anlayabiliyorsun gözleri ela saçları ise gece kadar siyah sağ gözünün altında ise bir ben var fakat çok küçük olduğu için anlaşılmıyor meltemle beraber ferman şehrine doğru gitmeyen başlıyorsunuz yürürken etrafındaki elflerin acılar içinde kıvrandığını görüyorsunuz bir elf çocuğunun susuzluktan ölmek üzere olduğunu gözleri dolu annesinin ise çocuğuna gözyaşları içirmeye çalıştığını görüyorsun biraz ilerledikten sonra başka bir elf kızın çığlıklarını duyorsun elf kız "BABA YARDIM ETT" diye bağırıyor babası ise kızını kurtarmak için köle tacirinin üzerine yürüyünce tacir kapzasından çıkardığı kılıçla elf babanın karnına saplıyor kılıcını bunu gören elf kız "HAYIR BABAAA BABAAA HAYIRR"diyerek ağlamaya başlıyor elf kızı almak için gelen kadın insan ise tacire "üf be bune böyle hep ağlıcakmı bu kalsın" diyerek elf kızı almaktan vazgeçiyor köle taciri ise elf kızı dövmeye başlıyor kız babasının ölü bedenine sarılıp ağlarken köle taciri elindeki kırbaçla kıza vurmaya başlıyor <ul> <li>[[köle tacirine saldır]]</li> <li>[[görmezden gel]]</li> </ul>bunu duyan kral hiddetle "sen kiminle konuştuğunun farkındamısın konuştuğun aciz bir elf veya cüce değil konuştuğun yüce bir kral söylediklerine saray içinde daha dikkat etmelisin yoksa ileride krallığımı bırakıcak bir varisim olmayacak" hafif korku ve utangaçlıkla "kralım birşeyiniz varmı askerlermiz geri dönmedi ve eliniz ko...(kral lafı keser)"benim gibi bir krala hesap sormayamı yelteniyorsun madem merak ediyorsun söyliyim hepsi öldü ve hepsini ormandaki elf ler ve cüceler öldürdü öldürüp kanlarını içtiler karşı koyamadım çok yaşlandım gücüm eskisi gibi değil aciz fareler ve yeraltı pislikleri etrafımızı sarmış durumda sen ise cariyelerden başını kaldırıp savaşa bile gitmiyorsun kendini artık toplaman lazım sen bir kralın oğlusun ve ilerde bir kral olucaksın halkın karşısında aciz bir aptal değil güçlü bir hükümdar olmalısın" diyip yavaşça odasına doğru yürümeye başladı <ul> <li>[[peşinden git]]</li> <li>[[cariylerin yanına git]]</li> </ul>kralın adımlarını gizlenerek takip edip odasına girdiğini görüyorsun kralın odasının gözetlemeye başlıyorsun bir anda odaya bir ışık düşüyor ve o ışıktan gözleri kan ağzı keskin kalbi dikenli bir adamın geldiğini farkediyorsun adam "kralım ben..."(kral lafı keser)"bre aptal büyücü bozuntusu bana sonsuz yaşamın kaynağını göstereceğin yalanı ile birsürü askerimin ölümüne ve benim bir elimin yok olmasına neden oldun birazdan seni o kelleni koparıp köpeklerin önüne atmamam için tek birşey söyle bana" büyücü biranda avucunu açıp avucundan birtakım görüntüler göstermeye başlar ve derki "kralım güneşinsaçı mağarada bıraktığınız ruhları yemek için sabırsızlanıyor ama mağaranın koruyucusu olan başka bir büyücü var onu orda çıkaramazsak malesefki yavaş yavaş öliceksiniz tek lazım olan mağaranın büyüsü çözmek için sizin kanınızdan birinin canı" kral birsüre durur ve derki "bu bana ölümsüzlüğü vericek idda ettiğin şey bu değilmi büyücü" büyücü ise kralın karşınsında bir anda diz çökerek "evet efendim tek gereken bu" ardından kral askerlerini çağırmak için bağırır o sırada sen hemen yandaki başka bir odaya saklanırsın gelen askerlere kral "bana cellatı çağırın onunla bir işim var ve prensin saraydan çıkmasına izin vermeyin" der ve sen bunları yan odadan dinlerken bir anda bulunduğun odayı bir duman kaplar bu duman yavaş yavaş yayılır odadan çıkmaya çalışırsın ama hiçbirşey göremeyip bir anda yere yıkılırsın ve belli bir süre sonra yavaş yavaş kendine gelmeye başlarsın [[ne oldu bana]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://188.138.117.241/tb/b/b9/eurielle_carry_me_emotional_vocal_orchestral_mp3_5539.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div>cariyerlerin peşinden giderken bir anda bir gürültü duyarsın bu gürültüler mahzenden geliyordur karanlık ve eski mahzene inersin seni gören askerler heryere girip çıkarken seni gözetlerler mahzene doğru inerken hiç bir askerin eski mahzende olmadığını görürsün mahzene indiğinde etrafında duvarda çivilenmiş cesetler yerde kopmuş ve erimiş deri parçaları etrafta kırmızı bir sis ve burnuna yanık bir ceset kokusu gelmektedir 1-2 adım sonra sis iyice yayılmaya başlar ve önünü göremeyecek hale gelirsin biranda sol omuzunda bir el hissedersin ne olduğunu anlamadan o el seni yere doğru çeker gözlerin kararır gözlerini açtığında bir anda kendini bulutların üzerinde süzülürken bulursun sanki vücudun yoktur çünkü vücudunun hiçbiyerini oynatamazsın o ise aklına tek bir şey gelir [[ne oldu bana]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://188.138.117.241/tb/b/b9/eurielle_carry_me_emotional_vocal_orchestral_mp3_5539.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div>demonun sonu lütfen diğer yollarada bakınızkoşarsın aydoğmaz ormanının tek canlısı olan altın meşeye etrafına bakınınca ağaçları görürsün kırılmış ve yıpranmış ağaçlar aralarında sadece altın meşe parıldar ihtişamı ile bağırmaya devam edersin "KARIM NERDE OĞLUM NERDE HEY ULU ÇINAR" bir anda bir KADIN çığlığıyla yer sarsılır sanki gök paraçalanır " $name YARDIM ETT hayatım lütfen burdayım" etrafına bakınırsın gözlerinden gelen yaşlar yüzünü yalarken yağmurda eşlik eder göz damlalarına ağlayarak bağırırsın "NERDESİNİZ SES VERİN NOLUR LÜTFEN" bir anda ormanın alev aldığını görürsün ve kaçarsın ormanda dışarı o anda oğlun ve karını görürsün altın meşenin orda sana bakıyordur oğlun ve karın ve bir anda bağırarak "lütfen yardım et $name" diyordur karın ağlayarak ve gözlerinden akan yaşlarla ormana tekrar girmeye çalışırsın ama her adım attığında uzaklaşır senden orman karının ve çocuğunun yanışını izlersin görünmez bir duvar vardır sanki giremezsin çıktığın ormana tekrar görünmez duvarı yumruklarsın ağlayarak ve bağırarak "HAYIR LÜTFEN LÜTFEN YALVARIRIM HAYIR"bir anda yere yıkılırsın gökyüzündeki yağmur bile söndüremez bu cehennem ateşini ağlayarak izlersin birşey yapamazsın gözlerinin önünde çocuğun ve karın ateşin södüğü biryere kaçarlar bir anda kralı görürsün ölü ağaçların arkasında beliren onları kurtarması için ağlayarak yalvarırsın "LÜTFEN KRALIM LÜTFEN BİŞEY YAPIN BİR BÜYÜ VAR GİREMİYORUM LANET OLSUN CÜCELERİN BÜYÜ ZAAFINA GİREMİYORUM SADECE SİZ YARDIM EDEBİLİRSİNİZ KRALIM LÜTFEN" kral çocuğunun ve karının yanına giderek onları senin yanına doğru getirmeye başlar sen yerden kalkıp gülümsemeye başlarsın yağmur ise daha çok şiddetlenir göz yaşlarnı silersin ve gülümsemen gittikçe artar tam karın ve çocuğun görünmez duvardan geçicekkken karının karnında kralığın kılıcını görürsün ne olduğunu anlamaya çalışırken oğlunun kafası kopup duvardan geçerek yanına düşer kral ise kahkahalar atmaya başlar karının ise son anda sözlerini duyarsın "seni hep sevdim $name" der ve gözlerinin önünde yere yığılır zamanın durduğunu hissedersin o an bir bağırışınla görünmez duvarın cama dönüşüp paraçalndığını görürsün <ul> <li>[[cam paraçasını alıp krala saldır]]</li> <li>[[karının yanına koş]]</li> </ul> <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://62.138.24.25/tb/4/33/sad_cello_solo_mp3_2139.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div>arkana dönüp yerdeki cam paraçasını eline alırsın camın yansımasından gördüğün uzun sakallı kralın gözlerindeki acımasızlığı görürsün ve bir anda arkana dönüp krala doğru koşmaya başlarsın her attığın adımda bastığın toprağın sanki yandığını hissedersin her adımında toprağın ateşinin alevlendinçe alevlendiğini farkediyorsun dünya bir anda kararıyor tek gördüğün karanlık o karanlığın birucunda sen diğer ucunda kral krala doğru koştukça karanlığın gittikçe beyazlaşatığını farkediyorsun kralın dibindeyken kral kılıcını sana doğru savuruyor kafanı korumak için elini kaldırıyorsun kılıç koluna geliyor ve koluna saplanıyor kral ise sana bakarak "gerçekten sizin gibi bok parçalarına yardım ediceğimimi düşündün hahahaha canın yanıyor dimi bu daha hiçbirşey daha sırada annen baban var" diyip senin boyuna doğru eğilir ve gözlerine bakarak "hele kız kardeşin hmm hiç bir cüceyle yatmamıştım ilk olucak" derken bir anda kılıcı diğer elinle tutup kolundan çekersin ve kesik elindeki cam parçasını alıp kralın kafasına saplarsın o an dünyanın yine durduğunu hissedersin kral ölü gözleri ile son nefesini senin yüzüne doğru üflüyordur o an gözlerin kararır ve bir anda karşındaki kral değil bir ceylan olduğunu görürsün etrafta ne yağmur vardır nede yangın sen ise keskin şarap şişesini bir ceylanın kafasına geçirmiş haldesindir bir anda kendini geri atar ve ne olduğunu anlamaya çalışırsın [[kendime gelmeliyim]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://62.138.24.25/tb/4/33/sad_cello_solo_mp3_2139.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div> karının yanına koşarsın yere diz çöküp dikkatle baktığında ölmediğini görürsün havadaki yağmur şiddetlenirken karının sırtındaki kılıcı çıkarıp üstündeki eski yıpranmış kazağın ile karısının yarasına bastırırsın ve "hadi uyan bak ben burdayım canım hadi aç gözlerini" karının yavaş yavaş gözlerini açtığını görürsün etrafına baktığında kralın gittiğini farkedersin karını hemen evine taşırsın yarasını pansumanlarsın ve karaduman tozu sürersin yarasına ve bir anda karının gözleri açılır sana yeşil ve yaşlı gözleri ile bakarak derki "$name oğlum nerde" <ul> <li>[[dışarda oyun oynuyor]]</li> <li>[[öldü]]</li> </ul> <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://62.138.24.25/tb/4/33/sad_cello_solo_mp3_2139.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div> karın gülümser ve "sen benim gece meltemimsin $name biliyorsun değilmi" gülümseyerek ve gözlerin dolu halde "biliyorum" dersin karın ise "ee ben senin birşeyin değilmiyim" gözyaşlarını silerek ve ciddi bir yüzle "sen bensin zaten özümsün doğan güneşim batan ayımsın sen benim günüm sabahımsın sen olmasan bende olmam sen var olduğun sürece bende varım yüce nevradan tek dileğim seni almasın elimden çünkü sen gidersen ben eksik kalırım" karın söyeldiklerinden etkilenmiş halde gözlerinin içine bakıyor sen karışın yeşil gözlerinde unutulmuş ormanı görüyorsun resmen huzurun kaynağının karının gözlerinde olduğunu o an anlıyorsun bir anda gözlerin kapatıp açıyorsun ve karının olmadığını görüyorsun başında durduğun yatakta ölü bir ceylan olduğunu farkediyorsun ceylanın hertarafı yara içinde ve senin elinde ise kanlı bir şarap şişesinin olduğu farkediyorsun bir anda kendini geri atıyosun [[kendime gelmeliyim]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://62.138.24.25/tb/4/33/sad_cello_solo_mp3_2139.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div> karın bunu duyunca biranda yerinden kalkmaya çalışıyor "$name nedemek öldü nedemek öldü bana cevap ver lütfen hayır ölmedi de benim oğlum ölemez çocuklar ölmez benim oğlum ölemez ölmek nedir onu bile bilmez yalvarırım ölmüş olamaz"diyerek hıckırıklar içinde ağlamaya başlar teselli etmeye çalışssanda sende içindeki evlat acısına karşı koyamazsın karına sarılıp ağlamaya başlarsın "bak o şuan varesde hayatım biliyorum şuan bize görüyordur yüce nueva onu varesdesinde ağırlıyor sen şimdi ağlamayı bırak çünkü onun küçük kalbi o annesi gibi olan bembeyaz olan kalbi senin ağladığını hissetmek istemez üzülür hadi hayatım kendini topla lütfen benim için dersin karın ise sinirle "SEN NEDEN BAHSEDİYORSUN $name BENİM OĞLUM öldü o-o daha çok küçüktü ve bunun sorumlusu sensin oğlum senin yüzünden öldü git başımda seni görmek istemiyorum" sen hemen "hayatım ben yapamadım onu koruyamadım lütfen oğlumu koruyamadım seni korumama izin ver" karın ise sinirle ve hıçıkırarak ağlayarak " GİT BAŞIMDAN GİT"diyor ve biranda bir ses duyuluyor oğlunun sesi "anne baba içerdemsiniz" sen kulaklarına inanamıyorsun bir anda oğlun kapıdan içeri giriyor ve sana doğru koşup sarılıyor sen ne olduğunu sorgulamdan gözlerini kapatarak oğluna sarılıyorsun ve gözlerini açıyorsun bir anda sarıldığın şeyin ölü bir geyik olduğunu görüyorsun elinde ise kanlı bir şarap şişesi duruyor arkdana dönüp baktığında karınında olmadığını görüyorsun ve ağlayarak diyorsunki [[kendime gelmeliyim]] <div style="display:none"> <audio controls autoplay> <source src="http://62.138.24.25/tb/4/33/sad_cello_solo_mp3_2139.mp3" type="audio/mp3"> </audio> </div> köle tacirinin vurduğu kırbaçları ve elf kızın ağlayarak attığı çığlıklara dayanamayarak köle tacirine doğru atılacakken bir anda meltem seni bileğinden tutuyor ve yüzüne bakarak kafasını sağa sola çevirerek "şimdi değil henüz değil" diyor sen şaşkınlık içerisinde melteme bakarak "nedemek istiyorsun" meltem gözleriyle etrafı süzüyor ve "burda olmaz"diyor ve yürümeye başlıyor sen ise öfke ve şaşkınlık içerisinde meltemle beraber ferman şehrine doğru yürümeye başlıyorsun... [[devam et]]bir süre sonra kızın acıdan bayıldığını farkediyorsun yanındaki meltem ise olan olayları yüzünde sinirli bir yüzle izliyor sen elf kıza bakarak söyleniyorsun "kendi halkım eziyet çekiyor ama ben hiçbirşey yapamıyorum" meltem yüzünü sana dönerek "merak etme yapma şansın olucak" diyor ve sen şaşkınlık içerisinde "nasıl yani" meltem ise etrafı süzüyor ve "burda konuşamayız" diyerek yürümeye başlıyor sende onun peşinden yürümeye başlıyorsun... [[devam et]]ferman şehrinden içeri doğru giriyorsun havada acımtırak bir koku etrafta ise koşuşan insan çocuklarını görüyorsun biraz ileri doğru yürüdüğünde çoğu dükkanın kapalı olduğunu farkediyorsun yolda seni iyi kıyafetle gören insanlar ve köle elfler garip bir şekilde sana doğru baktıklarını görüyorsun utangaç bir halde kafanı aşağı doğru eğerek yürüyecekken meltem sana bakıp "başını eğme onlardan bir farkın yok"diyor sen ise içindeki korkak ve utangaç çocuğu yatıştırıp başını güneşe doğru kaldırıp yürüyorsun her attığın adımda sanki kaybettiğin insanları kaybettiğin yaşamını çektiğin onca acıyı ve gördüğün eziyetlerin sanki su gibi vücudundan akıp gittiğini farkediyorsun kalbin hızla çarpıyor göğüs kafesin sanki daha geniş gibi hissediyorsun her aldığın ve verdiğin nefes sana daha bir farklı geldiğini farkedip kendini yeni doğmuş bir bebek kadar masum hissediyorsun... ama içindeki intikam ateşi sönmüyor kalbin intikam için atıyor ve bunu her hatırladığında kalbin biraz daha sıkışıyor nefes alıp vermen zorlanıyor gözünün önüne çektiğin acılar tekrar geliyor kaybettiğin onca şeyi tekrar hatılamaya başlıyorsun sanki senin bir bağın olan intikam duygun senin attığın herşeyi tekrar toplayıp sana veriyor sanki sana "bunlara ihtiyacın var" dermişcesine ve sende bunu kabul ediyorsun çünkü o intikam duygun sana gerçek gücü vericek gibi hissediyorsun... derken bir ara sokağa giriyorsunuz biraz yürüdükten sonra kırık dökük pencereli koyu kahverengi duvarlı ve gri çatılı bir ev görüyorsun meltem sana dönerek "işte benim evim" diyor ve sende garipser şekilde eve bakıyorsun meltem gülümseyerek sana tekrar dönerek "galiba beklediğin gibi bir yer değil ama idare eder gel hadi içeri girelim daha yapıcak çok işimiz var" diyor. [[eve doğru gir]]meltem kırık dökük olan kapıya önce anahatarı takıyor ardından 2 defa omzuyla sertçe kapıya vuruyor ve kapı zorlada olsa açılıyor... içeri girdiğin anda burnuna domates çorbası tarzında bir koku geliyor her taraf karanlıkken meltem gidip tavanda duran ışığın ipini çekerek ışığı açmaya çalışıyor fakat ışığı yakamıyor ardından ışığa 2-3 defa vurudğunda lambadan tozlar çıkıyor ve lamba yanıp yanıp söndükten sonra yanmaya başlıyor meltem sana dönüp "kusura bakma uzun zamandır bir misafirim olmadı diyerek etraftaki çamaşıları topluyor ve diğer odaya doğru gidiyor sen ise sessiz şekilde etrafı gözlemliyorsun etraftaki çoğu eşyanın birbirinden bağımsız oldğunu ve kırık dökük olduğunu farkediyorsun çoğu koltuğun ise yamalı olduğunu gözüne biranda duvardaki bir resim takılıyor meltem ve yanında yaşlı bir adam var 2'side çok mutlu görünüyor meltem ise epey küçük görüynüyor... sen resme bakarken meltem geliyor ve sen hemen melteme "köle pazarında söylediklerin ne anlama geliyordu" diyorsun meltem ise hafif bir gülümseme ile "biraz kunduz etim ve domates çorbam var önce birşeyler yiyelim ondan sonra konuşuruz herşeyi" diyor <ul> <li>[[tamam yiyelim]]</li> <li>[[kunduz etimi, domates çorbasımı 2'sinide sevmem]]</li> </ul>meltem mutlu şekilde hemen gidip içerden bir masayı getirip koltuğun olduğu yere koyar sende yardım etmek istersin ama meltem "lütfen sen misafirsin"der sen ise bir anda öfkeyle elinden tutarak elindeki şeyi bıraktırırsın meltemin ve "beni köle pazarından satın aldın ama bana bir köle gibi davranmıyorsun bana güzel kıyafetler verdin evinde bana yemek hazırlıyorsun ve bana misafir diyorsun sen olmasaydın beni başka biri yine köle olarak alıcaktı ama senin yaptığın şeyleri yapmıcaktı bana kötü davranıcaktı buna adım kadar eminim köle pazarında bahsettiğin şeyler ve şuan burda yaptığın şeyler evin bukadar kötüyken nasıl 2 gümüş verebildin bana benden tam olarak ne istiyorsun söyle lütfen merak ediyorum neden iyi davranıyorsun bana ben bir köleyim" meltem ise sana bakarak "elimi bırakırmısın $name"diyor sen ise özür dileyerek bırakıyorsun meltem "sana herşeyi anlatıcam ama önce bişeyler yememiz lazım karnımız aç ve aç karna bişeyler düşünemeyiz ve senden tek birşey istiyorum bana güvenmeni tek istediğim bu" ve içeri doğru yemekleri almak için giderken dönerek sana derki "sen bir köle değilsin $name,artık değilsin" içeri doğru gider ve yemekeleri getirir domate çorbasının bayat olduğunu sincap etinin ise çok az olduğunu farkediyorsun <ul> <li>[[tüm sincap etini ye]]</li> <li>[[sincap etine dokunma]]</li> </ul>meltem mahçup bir yüzle "özür dilerim ama başka yiyecek birşeyim yok istersen son 6 bakırım var onla bir tavuk alabilirim şehir merkezinden istersen der sen ise "ben sadece ama sadece <<textbox "$yemek""">> yerim" dersin <ul> <li>[[özür dileyerek şaka yaptığını söyle]]</li> <li>[[aşağla]]</li> </ul>tüm sincap etini bir anda ağzına attın meltem sana dönüp 2 saniye kadar anlamsız baktıktan sonra gülerek "bukadar aç olduğunu farketmemiştim $name" diyor ve gülümseyerek çorbasını içmeye devam ediyor <ul> <li>[[*kızgınlıkla* "günlerdir açım hiçbirşey yemedim su bile verilmedi bana sence bunlar sana komikmi geliyor"]]</li> <li>[[*gülümseyerek* "umarım kabalık yapmamışımdır"]]</li> </ul>meltem senin sadece çorba içtiğini farkedip "ne oldu $name neden yemiyorsun hoşunamı gitmedi istersen 6 bakırım var gidip sana bir tavuk alabilirim şehir merkezinde" <ul> <li>[[*mahçup* "hayır sadece bişeyler yemek gelmiyor içimden"]]</li> <li>[[*küçümser* "sincap etini sevmem hem bayatlamış iştahım kaçtı"]]</li> </ul>[[tamam yiyelim]]"seni aptal insan evladı beni almak için 2 gümüş harcadın ama daha bir $yemek alıcak paran yok kendini ne sandında kendinin neyinede güvendinde aldın beni seni aptal şuan kaçsam beni sen tutabilcekmisin sanki bana yeni kıyafetler verdin bana iyi davrandın bunları yaparken karşındakinin iyimi kötümü biri olduğuna dikkat etmememen tam bir aptallık seni şuan burda öldürsem ney yapabilirisin ha şimdi benim sinirlerimi bozmada neyin varsa ver aptal insan senin gibi saf insanlar heryerde nede olsa size hakettiğiniz gibi davranamamız lazım şimdi ver şu bakırlarını ben kaçıyorum şimdi eğer dışarı çıkıp beni ifşalamaya çalışırsan seni oracıkta öldürürüm" dersin ve hızlıca bakırları alıp kaçarsın son hatırladığın ağlayan meltemin hiçbirşey demeden sana bakmasıdır koşarak şehirden çıkarak ormana kaçarsın ve ölene kadar ormandaki hayvaları avlayarak yaşarsın mert olmayan bir yaşamı seçtin ve mücavatın yalnızlığın... -BİTTİ-meltem "çok özür dilerim biraz patavazsızlık yaptığımın farkındayım sadece sana o tatsız anları biraz olsun unutturmak için ve etrafı ısındırmak için güldüm yanlış anlamanı istemem" sen melteme dönerek "bende özür dilerim biraz asabiyim ama köle pazarında halkıma yapılan onca şeyi hatırladıkça içim acıyor umarım seni kırmamışımdır ve meltem lütfen artık bekleyemiyorum bana artık tam olarak ne yapıcağımızı anlatırmısın" meltem ciddi bir yüz takınarak "tamam şimdi herşeyi anlatıcam ama beni pür dikkat dinlemen lazım çünkü her detay önemli tamammı [[dinliyorum seni]]meltem "yok hayır $name ne kabalığı belliki karnın aç açlığı bilirim daha 6 bakırım var doymazsan tavuk alabilirimde şehir merkezinden" sen ise "teşekkürler meltem yaptığın herşey için ama ben artık şu pazardaki söylediklerin ile ilgili konuşmak istiyorum" meltem bir anda ciddi bir yüz takınarak şimdi sana herşeyi anlatıcam hazırmısın? [[dinliyorum seni]]meltem "pazardan gördüklerin seni epey etkilemiş farkındayım ama bazı şeyler hemen değişmez zaman gerekir" sen melteme dönerek "yıllardır oluyor bunlar hiç bir değişiklik olmadı hep eziyet gördük değişen tek şey artık daha ucuza satılıyoruz tüm olan bu" meltem ciddi bir ses takınarak "herşeyi anlatmanın zamanı geldi $name beni dikkatle dinle olurmu? [[dinliyorum seni]]meltem "özür dilerim ama yiyecek başka birşeyim yok" sen ise melteme bakarak "sorun değil meltem herşeyi bir köşeye bırak şu konuyu artık konuşabilirmiyiz? meltem bir anda ciddi bir yüz takınarak tamam herşeyi anlatıcam sana ama beni pür dikkat dinlemeni istiyorum zira herşey önemli [[dinliyorum seni]]ben meltem safaraz simyacı yusuf safarazın kızıyım babam bizimle hiç konuşmazdı çalışma odasında deneyler yapardı bir kaç defa yanına gittiğimde bana bağırarak beni odadan atar beni odaya sokmazdı annem sona safaraz çok güzel bir kadındı babam ona karşı hep sert olsada o babama aşıktı bu yüzden ölene kadar babamın yanındaydı benimle hep annem ilgilenirdi beni tatlı esitim diye severdi küçükken çok yaramazmışım hatta birkere kaybolmuşum beni unutulmuş ormanın önünde bulmuşlar annem çok korkmuştu babam ise aygirmez ormanında bitkiler arıyormuş babamın beni hiç sevmediğini düşünürdüm küçükken bu yüzden o bana ne zaman baksa kafamı çevirirdim ama o bana bakmayınca ben ona bakardım uzun sakalına kesik kulağına ve yeşil gözlerine... ne yaparsam yapayım ondan nefret edemezdim her kızın kahramanı babasıdır dedikleri doğrudur diye düşünürdüm arkdaşlarım babama deli derlerdi ben ise babamın bir kahraman olduğunu söylerdim ama bana kimse inamazdı... inanıp inanmamalarıda önemli değildi ya ben inanıyordum o gerçek bir kahramandı sadece yorgun ve sinirli bir kahraman annemi 16 yaşında kaybettim babam annemin cenazesine gelmeyince öfkeyle babamın odasına girip tüm kağıtlarını yırttım parçaladım tüm kitaolarını deftlerini karaladım ve bir anda babam odaya girdi yanıma doğru geldi gözlerime bakıyordu ben ise akan gözyaşlarımı bile silmiyordum öfkeli halde onun yüzüne bakıyordum bir anda yavaşça eğildi gözlerime şaşkınlıkla bakıyordu aralıksız birbirimizin gözlerine bakıyorduk sanki bir savaş veriyorduk o şaşkınlığının gizemini ben ise hüznümün öfkesini kullanıyordum sessizliği ben bozdum titrek ve kısık bir sesle "annem öldü baba" birşey demeden yüzüme bakmaya devam ediyordu ben busefer bağırarak "ANNEM ÖLDÜ BABA SEN SİKTİĞİM DENE.." derken bana çok sert bir tokat indirdi ama yinede konuşmadı (meltem bunları anlatırken bir anda gözleri dolmaya başlıyor)yerden kalktım ve ona bağırarak "BEN ARTIK SENİN KIZIN DEĞİLİM YUSUF SAFARAZ BEN ARTIK BİR SAFARAZ DEĞİLİM"diyerek koşarak odadan çıktım son bir an gözlerimi çevirip baktığımda babam yerdeki yırtık kağıtları birleştirmeye çalışıyordu ben ise evi terkettim çoğu yerde çalışmaya çalıştım ama tutunamadım şehir merkezinde büyücü olan ramsis ise dayımdı o beni büyüttü bana büyü yapmayı öğretti bana hayatı nasıl yaşamam gerektiğini nasıl ayakalrımın üzerinde durmam gerektiğini herşeyi o öğretti yani babamın yapması gereken herşeyi o öğretti bana bu gördüğün yer ise ramsis dayımın bana bıraktığı ev şuan ise onun büyü dükanında efsun yapıp satıyorum eski evimiz 2 sokak geride oraya gitmemiştim yıllardır ama bana dün bir kağıt geldi babam beni çağırıyordu eve ama ilginç olan babam bir insan ve ben evden ayrıldığımda baba 60 yaşındaydı yani şimdiye kadar 30 sene geçti bir insan 90 yaşına kadar yaşıyamaz sen dönerek "benim bildiğim cüce ve elflerde bu süre daha uzun" meltem "evet cüceler ve sizde yaşam ömrü 200 yıl ama bizde bu şuan en fazla 70 yıl... oraya tek başıma gitmek istemediğim için seni aldım aslında saçma gelebilir ama benim kimsem yok dayımda öldü cesaretlide olsam yıllardır o eve kimse girip çıkmadı ve açıkçası korkuyorum bu yüzden benimle gelmeni istiyorum <ul> <li>[[tamam gelirim]]</li> <li>[[bu güvenli görünmüyor ama sonuçta efendim sensin]]</li> </ul>çok sağol herşey için şimdiden minnetdarım sana $name [[lafı bile olmaz meltem]]ben senin efendin değilim $name bu senin kararın ben sadece seni serbest bıraktım bir iyilik yaptım sende bana bir iyilik yaparmısın [[lafı bile olmaz meltem]]meltem sana bir yatak hazırlıyor ve sende yatağa giriyorsun samanla dolu olan yastığın hafif şekilde kafanı rahatsız ettiğini tüylü battaniyenin ise seni hafif hafif kaşındırdığını hissediyorsun meltem sana dönerek "başka birşeye ihtiyacın varmı rahatmısın"diyor [["hayır teşekkürler herşey çok güzel" *uyu*]]bir tıkırtı ile ürperiyorsun gürültülü sesler duyuyorsun biranda salona giren 2 asker seni kollarından çekip yerlerde sürüklüyor ne olduğunu anlam veremiyorsun bir anda meltemi görüyorsun yanında kral var kral meltemin boynuna bir hançer sürtüyor yavaşça meltem dolu gözleriyle sana bakıyor ve bir anda göz damlaları kralın hançerine doğru akmaya başlıyor kral sana bakıyor sen ise bir anda yerinden kalkmaya çalışıyorsun ama askerlerden biri seni tekmeleyerek tekrar yere düşürüyor kral arkandaki bir askere "tut onu" diyor ve bir asker senin boynunu diğer asker ise göz kapaklarını açık tutuyor meltem ise sana bakıyor kral ise gülümseyerek yavaş yavaş meltemin boğazında hançeri gezdiriyor [["lütfen durun yapmayın"]] [["kızı bırak bana ne yapıcaksan yap"]]kral gülüyor [["lütfen lütfen durun"]]kral gülüyor [["lütfen lütfen durun"]]meltem sana bakarak "özür dilerim" diyor ve kral hançerle meltemin gırtlağını kesiyor ve kral kopardığı kafayı saçlarından tutup senin önüne atıyor ardından gülmeye devam ediyor [["HAYIRRRRR"*kralın boğazına sarıl*]] [["hayır hayır" *sadece ağla*]]kralın boynuna atılıyorsun tüm gücünle kralın boynunu sıkıyorsun kral ise gülmeye devam ediyor biranda bir ses duyuyorsun ve uykudan uyanıyorsun ellerinle boğduğun kişinin aslında meltem olduğunu anlıyorsun meltem yatağında yatarken sen onu üzerine çıkmış onun boğazını ellerinle kavramış haldesin meltem sana korku dolu gözlerle bakıyor ve sen bir anda ellerini çekiyorsun kendini odanın bir köşesine atıyorsun ve orda ağlamaya başlıyorsun bir anda meltem senin yanına gelip sana sarılıyor sen ise ağlamanı durduramıyorsun gözünün önüne anne ve baban geliyor gözlerini her kapattığında onların öldürülüşlerini görüyorsun meltem ise sana hiçbirşey sormuyor sadece sarılıyor [["ben ben sadece"...]]tek yapabildiğin ağlamak hiç birgücün kalmamış ölü bir bedene hapsolmuş gibi hissediyorsun kralın ve askerlerin gülüşleri senin ağlamanı dahada güçlendiriyor gözünü sildiğin anda rüyada olduğunu farkediyorsun meltemin odasında bir köşede ağlıyorsun meltem sana garipser şekilde bakıyor gözyaşlarını silip yerden kalkıyorsun hiçbirşey demeden kendini kendi salona atıyorsun ve ağlamaya başlıyorsun çünkü kulaklarına annenin ve babanın öldürülürken attıkları çığlıkları gözlerine onlara saplanan mızraklardan akan kanları geliyor biranda meltem odaya geliyor ve sana sarılıyor hiçbirşey diyemiyorsun sanki sadece ağlamak için varolan bir andaymışssın gibi son gücünle melteme [["ben ben sadece"...]]meltem titrek sesini keserek "konuşma"diyor ve belli bir süre sonra sabah oluyor meltemle birbirinize sarılmış halde uyanıyorsunuz meltem sana sen melteme bakıyorsun ve bir anda meltem "hadi bakalım uykucu kalvaltı yapalım daha çok işimiz var" diyor [["tamam" *kalvaltıya geç*]]kalvaltı için melteme yardım ediyorsun dolaptaki muz şurubunu ve rean kökünden yapılmış tarçınlı helvayı alıp salondaki masaya koyuyorsun meltemse deve peynirini ve aygirmez ormanından daha önce topladığı vaşeleri masaya koyuyor birlikte kalvaltı yapıyorsunuz bir anda gözünü camdan giren güneşin ışıltısı alıyor ve melteme doğru baktığında meltemin saçlarını yalıyan güneşin büyüsünü görüyorsun resmen gözlerindeki elalığın aynı bir çınar gibi parladığını görebiliyorsun bir anda meltem gülümseyerek sana doğru bakıp "ne oldu neden öyle bakıyorsun"diyor [["hiç sadece gözlerin çok güzel dikkatimi çekiyor" *kendinden emin şekilde*]] [["sabahları cidden çok çirkin oluyorsun"*alaylı*]]meltemin yanaklarının kızardığını ve gözlerini kaçırdığını farkediyorsun meltem :"teşekkür ederim $name seninde gözlerin çok güzel sanki denizin uçsuz derinilğindeki bir gölge gibi"*utangaç* [["gözlerime bukadar hayran olduğunu bilmiyordum" *gülerek*]] meltem sana doğru gülümseyerek "sayın $name sizinde pek güzel olduğunuz söylenemez sadece..." [["sadece ne?"]] meltem sana dönerek hafif kızgın bir şekilde "sadece şaka yapıyordum güzel felan değil gözlerin $name ciddi alma yani güzel değiller yani ne rengi güzel ne başka birşeysi güzle değiller yani hiç güzel değiiler hemde" sen ise gülmeye başlıyorsun meltem:gülme ben ne gülüyorsun çok mu komik sanki hahhaah bende güleyim ozaman sonra bir sessizlik oluyor ve bir anda 2 nizde kahkahalar atıyorsunuz belli bir süre güldükten sonra meltem sana dönüp "istersen hazırlan çıkalım cidden babamın beni neden çağırdığını merak ediyorum ki onca şeyden sonra bilmiyorum gitmek bile istemiyorum ama annem olsa git derdi bunu biliyorum o yüzden gitmem gerektiğinide biliyorum hesaplaşmam lazım artık kaderinden kaçamazsın sonuçta [[*evden çıkın*]] meltem utangaç şekilde "gözleriniz birazcık güzel yani ama azıcık fazla değil" [["gözlerime bukadar hayran olduğunu bilmiyordum" *gülerek*]] evden çıkıp ferman şehrinde yürümeye başlıyorsunuz etraftaki zengin insanların üstüne giydikleri büyük parıltılı kıyafetler ve boyunlarında demir dikenli bir tasma olan köle elfleri bir demir zincirle peşlerinden çekiştirmeleri onların mevkilerini belli ediyordu meltem onların arasında dikkat çekmemen için kulaklarını gizleyen bir eşarp sarmıştı kafana her nekadar rahatsız hissetsende kendini güvenlik için bu şarttı şehirdeki çoğu pazarcının ferman askerlerince rüşvete bağlandığını görebiliyordun sahte peygamberler yaptıkları yüksek tahta yerlerden bağırarak insanları kendi dinlerine çekmeye çalışıyordu ferman şehrinde 2 adet büyük tapınak vardı bunlardan biri laterna denen ay dininin ibadet yeridi hemen onun ilerisinde ise valersa denen güneş dininin ibadet yeri vardı... meltem ile $name yürürken melteme bu dinler hakkında ne bildiklerini soruyorsun meltem:söylentilere göre biz insanlar daha yokken güneş ve ay sevişmişler ve etraf karanlığa gömülmüş ardından 2 oğulları olmuş bunlara ram ve riman isimlerini koymuşlar yıllar sonra çocuklar büyünce aynı kıza aşık olnmuşlar aşık oldukları ise deniz ruhunun kızı hipartes miş ram ve riman hipartes için destansı bir kavgaya tutuşmuşlar ram annesinin ateşini riman ise babasının sertliğini kullanıyormuş bu savaşın sonunda ram savaşı kazanmış ve rimanı öldürmüş hipartes ise herkesten gizli rimanı seviyormuş öldüğü haberini alınca intihar etmiş bunu duyan ram ise sinirlenerek tüm suçun annesi ve babası olan ay ve güneşin olduğunu düşünmüş çünkü hep rmanı daha fazla sevdiklerini düşünüyormuş bu yüzden babasına meydan okumuş ve ay kendi evladı olan rami öldürmüş o günden sonra güneş ve ay birbirlerine bakamaz olmuşlar bu yüzden gündüzleri güneş insanlığı anne sıcaklığında ısıtmış ve korumuş ve akşam olduğunda aydan uzaklaşıp evine döner ve insanları baba soğukluğuyla yani ay la başbaşa bırakmış... insanlar ise herzaman bir taraf tutmayı sevdikleri için ay yada güneşe tapmaya başlamışlar güneşe tapanlar sıcakkanlı ve affeden insanlar olurken ay,a tapanlar soğuk ve gerçekçi insanlardan oluşuyor aralarında bir savaş yok ama güneş dinine tapanlar ay dinine tapanları soğuk ve acımsasız ay dinine tapanlar ise güneş dinindekileri saf ve aptal olarak nitelendiriyor karışık işler yani... [["sen hangi dindensin"]]Double-click this passage to edit it.